10 Haziran 2020 Çarşamba

Pessinus Ören Yeri - Eskişehir

Pessinus Antik Kenti, Ankara-Eskişehir kara yolu üzerinde Sivrihisar’ın 13 kilometre güneyindeki Ballıhisar’da bulunmaktadır. Eski Kral Yolu üzerinde olan antik şehrin üzerinde bugün Ballıhisar Köyü kurulmuştur. Pessinus Antik Kenti Friglerce "Tanrıça Kybele" diye adlandırılan ana tanrıçanın bulunduğu en önemli tapınma yerlerinden biri olarak bilinmektedir.Pessinus, ana tanrıça için yapılmakta olan törenlere sahne olur ve o dönemlerde kendini ana tanrıçaya adayanların merkezi konumuna gelir. Pessinus’tan geçen Kral Yolu güvenilir ve kestirme olduğundan Roma ve Bizans çağlarında da kullanılır. Antik kentin yakınlarında yol kalıntıları günümüzde de görülebilir.Roma Çağı'nda Pessinus’a giden yollarda mil taşları kullanılır. Hellenistik Çağ'da şehirdeki tapınak onarılır; meclis binası, stoa, kanal, tiyatro ve yollar yapılır. 1967 yılında Belçika Gent Üniversitesi tarafından aralıklarla 2008 yılına kadar kazı çalışmaları yapılmıştır. 2009 yılından itibaren kazılar, Avustralya Melbourne Üniversitesi tarafından devam etmektedir. Kazılar sonucunda çıkan eserler Eskişehir ETİ Arkeoloji Müzesi’nde ve Pessinus’ta kurulan açık hava müzesinde sergilenmektedir.




Iotape - Antalya

Alanya-Gazipaşa karayolunun 33'ncü kilometresinde yer alan antik kent adını Kommagene Kralı 4. Antiochos’un (İ.S. 38–72) karısı Iotape’den alır. İmparator Trajan’dan Valerian’a kadar kent kendi adına sikke basmıştır. Kalıntılar Roma ve Bizans Dönemi özellikleri taşımaktadır. Denize doğru uzanan yüksekçe bir burun, kentin akropolü durumundadır. Bu bölüm surlarla çevrili olduğundan kale (akropol) görünümündedir. Yapılar oldukça tahrip olmuştur. Akropolün karaya bağlandığı küçük vadide, doğu-batı yönünde uzanan liman caddesi yer almaktadır. Liman caddesinin büyük bir bölümü günümüzde buradan geçmekte olan karayolunun altında kalmıştır. Antik caddenin her iki yanında üç basamaktan oluşan krepis bulunduğu ve yer yer bunların arasında heykellerin durduğu kaidelerden anlaşılmaktadır. Heykellere ait yazıtlı kaideler kentin başarılı ve hayırsever vatandaşları hakkında bilgi içermektedir.

Akropolün doğusunda bulunan koyda, dikdörtgen planlı bir bazilika ve içerisinde yazıtlı fresk nedeniyle Hagios Georgios Stratelates’e atfedilen tek nefli küçük bir kilise görülebilmektedir. Aynı alan içerisinde bir de hamam kalıntısı bulunmakta olup, hamam plan bakımından bölgenin diğer hamamları ile benzerlik göstermektedir. Hamama ve kente ait altyapı sistemi hala görülebilmektedir. Antik kentin deniz tarafında kalan kalıntıları arasında, yakınında bulunan bir yazıttan ötürü Trajan’a adanmış bir de tapınak bulunmaktadır. Tapınak  günümüze sadece Stylobat düzeyinde kalabilmiştir. Modern yolun kuzeyinde kalan kalıntılar daha çok nekropol alanındaki mezar yapılarından, evlerden ve bir bölümü izlenebilen surlardan oluşmaktadır. Nekropolde anıt mezar yapılarının yanı sıra basit olanlarda yer almaktadır ki bunlar yörenin mezar mimarisini ve ölü gömme adetlerini en iyi şekilde yansıtan özgün örneklerdir.





The ancient city, located on the 33rd kilometer of the Alanya-Gazipaşa highway, takes its name from Iotape , the wife of King Anthochos 4 of the Commagene (AD 38–72) . From Emperor Trajan to Valerian , the city printed coins for itself. Ruins Roman and Byzantine Period  It has features. A high nose extending towards the sea is the acropolis of the city. This part is surrounded by walls and looks like a castle (acropolis). The structures have been heavily destroyed. In the small valley where the acropolis is connected to the land, there is a port street extending in the east-west direction. A large part of the port street is under the highway passing today. It is understood from the pedestals that there are three steps of pancakes on both sides of the ancient street and sculptures stood between them. Inscribed bases of sculptures contain information about the city's successful and charitable citizens.

In the bay to the east of the acropolis, a rectangular basilica and a small single nave church attributed to Hagios Georgios Stratelates can be seen due to the inscribed fresco inside . There is also a ruin of a bath in the same area, and the bath is similar to other baths of the region in terms of plan. The infrastructure system of the bath and the city can still be seen. Among the ruins of the ancient city on the sea side is a temple dedicated to Trajan due to an inscription located nearby. The temple has survived to the present day only at the level of Stylobat. The remains to the north of the modern road consist mostly of grave structures in the necropolis area, houses and walls that can be followed. In the necropolis, besides the monumental tomb structures, there are simple ones, which are unique examples that best reflect the tomb architecture and burial customs of the region.

9 Haziran 2020 Salı

Daedala Antik Kenti (GÖCEK)








Daedala , Muğla ilinin Fethiye ilçesine bağlı İnlice Köyü'nde yer alan Likya antik kentidir. Fethiye'ye 29 km uzaklıktadır.

Muğla’nin Fethiye ilçesine bağlı olan Göcek’te yer alan İnlice Köyü, antik çağlarda Daidala adı ile Likya uygarlığına ev sahipliği yapan bir antik kenti. Fethiye’ye 29 kilometre uzaklığında yer alan Daidala Antik Kenti, çam ormanları ile çevrili denize uzanan bir tepede yer almaktadır. Antik çağ’da kullanılan ve bilinen ismi ile Glaucus Sinus/Flaukos Sinos körfezinin kuzeyinde konumlanır. Daidala antik kenti pek çok efsaneye ev sahipliği yapmaktadır. Bir efsaneye göre de Zeus ve Hera Daidala’da evlenmiştir ve bu antik kent nesiller boyunca pek çok şenliğe ev sahipliği yapmıştır.

Daidala/Daedala ismi Luvi Pelasg kökeninden gelmektedir, sözcüğün yapısını incelediğimizde de  DA çam anlamına gelirken, İDA orman/ağaç anlamını taşımaktadır; sondaki LA eki ise Luvi dilinde cık takısının yerine geçmektedir. Yani Daidala isminin Da ormancığı/ağaççığını anlattığı düşünülmektedir. Bazı kaynaklarda çam ormanlığı anlamına geldiği de belirtilmektedir. İsminin anlamından dolayı da Daidala’nın Erdemit Körfezi’nde bulunan İda/Kaz Dağı ile adaş sayılmaktadır. Çevre bölgelerde ise Daidala’nın DAYDAY olarak anıldığı bilinmektedir.
Bulunduğu çevreye hakim bir tepede konumlanan Daedal’ın ilk bakışta çok büyük ve geniş olmamasına rağmen geçmişte oldukça gösterişli bir Lykia kenti olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Çevrede İnlice Asarı olarak bilinen tepeye çıkış oldukça zordur, bunun yanı sıra akropol tepesinin üç yönden de özel işlenmiş taşlarla örülmüş duvarlarla çevrili olduğu görülmektedir.

Daedala’nın ismine Amaseialı Strabon'nun Geographika’sında değindiği bilinmektedir. Özellikle korsanlara yataklık etmesi ile ünlenen Daedala antik kenti, sarp ve üç yanı surlarla çevrili bir kent olması sebebi ile oldukça önemlidir. Duvar örülmeyen diğer tarafında ise dik yamaç birer duvar işlevi görmektedir. Antik kentin karaya yakın olan zirvesinde ufak bir kale bulunmaktadır. Çok büyük ve geniş bir yerleşim yeri olmamasına rağmen Daedala’da yerli kayaları oyarak yapılmış merdivenli yollar, birkaç evin temeli ve zirvedeki konumundan dolayı yapılan su sarnıçlarının kalıntıları bulunmaktadır.

Yukarıda bahsettiğimiz kalıntılar haricinde, akropolün batı eteğinde yer alan güvercin yuvasına benzer kaya mezarları ile birkaç çeşit Lykia türü lahit de bulunmaktadır. Bu bölgede yer alan mezarlara ulaşmak oldukça zordur. Bu mezarların yanı sıra zirvede yer alan kalenin arkasında da üç tane tipik Lykia kaya mezarı bulunmaktadır. Tepe haricinde, Fethiye-Muğla karayolu üzerinde bulunan küçük bir tepede de üç basamakla çıkılabilen, oyulmuş dorik bir mezar yer almaktadır.

George Bean’in Eskiçağdaki Likya Bölgesi adlı eserinin 36 ve 37.sayfalarından Daidala antik kentine değinilmektedir. Kitabın bir bölümünde Strabon’un Daidala’dan Karia ile Lykia arasındaki sınırı belirleyen bir şehir olarak söz ettiği ve Strabon ile Livius’ın bu antik kentin Rodos Peraiası’na ait olduğunu söyledikleri yazmaktadır. Kitapta bahsedilen bilgi daha sonrasında Fethiye Körfezi’nde bulunan Tersane Adası’ndaki bir yazıt ile doğrulanmıştır fakat bununla beraber bu yazıtın Daedala’daki bir mezardan geldiği de söylenmektedir. Ada ile Marmaris Körfezi arasında bu özelliklere sahip başka herhangi bir bölge bulunmadığı için, buradaki adak taşının Dor düzenindeki bir mezardan mı yoksa Daidala antik kenti içerisinde yer alan Likya mezarlarının birinden gelip gelmediği kesin olarak bilinememektedir.

Rhodos Periasası’nın (yazıt konusunda) halen kuşkulu noktaları bulunmaktadır. Bahsedilen yazıtın anakaradaki bir mezardan getirildiği bilgisi kesin ve güvenilir olmayabilir. Buradaki ¨iyi şans¨ ve ¨Afrodit’e yapılmış bir ithaf¨tır, bundan dolayı da böyle bir şeyin bir vali tarafından mezara koyulacak yazıtta yer alması oldukça düşük bir olasılık taşımaktadır. Bu olasılığa göre, yazıt başka bir yerden gelmiştir ve başka özel bir bölgeye ait olduğu kesinlik içermektedir. Bahsi geçen yazıt, M.Ö. 2.yüzyıla ait Romalı bir valiye ait bir adak yazıtıdır. Yazılış üslubuna göre de bu valinin Rhodos Eyaleti’ne bağlı bir bölgede görev yaptığı bilinmektedir.

8 Haziran 2020 Pazartesi

Pednelissos Ancient City

It is located at an altitude of 650 m, on the south and west slope of a hill known as Bodrumkaya, 1 km east of Kozan Village , Gebiz Town , Serik district of Antalya Province . It was partially abandoned with the Byzantine period, due to the scarcity of the remains of this period and the traces of this period are now 7 km from Kozan Village. It is understood from the continuation in Hasgebe Village at a distance . The ancient ruins in Bodrumkaya are located 75 km northeast of Antalya. The settlement was first visited by Italian researchers in 1914 and was probably   introduced to the world of science as the ancient city of Pednelissos .
Although Kozan-Bodrumkaya ruins have not been supported by the inscriptions in the settlement until today, according to the definitions in ancient sources, it shows the most suitable location for the ancient city of Pednelissos, which is bordered between Selge and Aspendos and Sillion . This situation was supported by the existence of a depiction of Apollon cult , one of the most magnificent artifacts among Bodrumkaya ruins, on  a Pednelissos coin dated to the 3rd century AD .
Located in the Ancient City of Pednelissos; temples, baths, alabastron reliefs and ruins of the sanctuary must be seen and visited. While spending your holiday in the beautiful climate and charming beaches of Antalya, you can go on a journey in the depths of history by visiting the Pednelissos Ancient City between pine and olive forests of the meadows covered with daisies and tulips.


Antalya İli, Serik ilçemiz, Gebiz Beldesi, Kozan Köyü'nün 1 km doğusunda ve Bodrumkaya adıyla bilinen bir tepenin güney ve batı yamacında,  yaklaşık 650 m yükseklikte bulunmaktadır. Bizans dönemi'yle birlikte kısmen terk edildiği, bu döneme ait kalıntıların azlığından ve bu dönem izlerinin artık Kozan Köyü'ne 7 km. mesafedeki Hasgebe Köyü'nde devamınden anlaşılmaktadır. Bodrumkaya mevkiinde yer alan antik kalıntılar, Antalya'nın 75 km kadar kuzeydoğusunda konumlanır. Yerleşme ilk kez 1914 yıllarında İtalyan araştırmacılar tarafından ziyaret edilerek bilim dünyasına olasılıkla Pednelissos antik kenti  olarak tanıtılmıştır.
Kozan-Bodrumkaya kalıntıları, bugüne kadar yerleşmedeki yazıtlar ile desteklenmese de, antik kaynaklardaki tanımlamalara göre Selge ve Aspendos ile Sillion arasında sınırlanan Pednelissos antik kenti için en uygun konumu göstermektedir. Bu durum, Bodrumkaya kalıntıları içinde en görkemli eserlerden biri olan Apollon kültüne ait bir tasvirin, M.S. 3. yy.'a tarihlendirilen bir Pednelissos sikkesi üzerindeki varlığı ile desteklenmişdir.
Pednelissos Antik Kenti'nde bulunan; tapınaklar, hamamlar, alabastron kabartmaları ve kutsal alan kalıntıları görülmesi ve gezilmesi gerekmektedir. Antalya'nın güzel ikliminde ve büyüleyici kumsallarında tatilinizi geçirirken, papatya ve Laleler ile kaplı meraların, Çam ve Zeytin ormanları arasındaki Pednelissos Antik Kenti'ni de ziyaret ederek tarihin derinliklerinde bir yolculuğa çıkabilirsiniz.

7 Haziran 2020 Pazar

Belha Manastırı (Nevşehir)

Nevşehir'in Avanos ilçesine bağlı Özkonak beldesi yakınlarındaki, binlerce yıl önce Hristiyanlık eğitimi verilen önemli merkezlerden biri olan Belha Manastırı,Roma zulmünden kaçarak 4. yüzyılda bölgeye gelen ilk Hristiyanların kurduğu Belha Manastırı'nda, kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı din eğitimi aldığı bölümler, gözetleme kulesi, zindan, mutfak, Roma hamamı, yemek salonu ve Hristiyanlar tarafından kutsallığına inanılan Ayazma suyu yer alıyor.


Ana binanın solundaki odalardan biri. Oldukça bakımsız  ve tavanında büyük delikler var. Kilise, binanın sağındadır. Beşik tonozludur içinde karşılıklı nişler ve bir de apsis bulunur. Freskoları doğal etkiler nedeniyle silinmiştir. Kapı üstünde haç ve nişlerin ayıran sütunların arasında çeşitli dini motifler yer almaktadır. Manastırın ortasında tek tonozlu, tandır çukurları ve bir mezar çukuru olan büyük bir oda bulunur. Bu odanın arka tarafında dar ve kıvrımlı bir koridorla geçilen penceresiz, dikdörtgen bir oda vardır. Ortadaki büyük oda. Dip kısmında bir mezar çukuru ve  solda dar bir koridor bulunur. Orta odadan geçilen penceresiz bölüm... Buraya ulaşan dehliz çok dardır ve bir taş kapıyla korunmuştur. Bu gizli odanın zindan, sığınak, kiler vb işlevlerini gördüğü düşünülmektedir. 4. YY ve Erken Bizans dönemine tarihlenen Manastırda kadın ve erkekler ayrı ayrı din eğitimi almaktaydı. Kilise dışında, hamam, gözetleme kulesi, mutfak, yemekhane ve bir kutsal su kaynağı (ayazma) içeren bir külliyeydi.





 Belha Monastery, Belha Monastery, founded by the first Christians who escaped from the persecution of Rome and came to the region in the 4th century, contains the girl and boy watchtower, dungeon, kitchen, Roman bath, dining hall and Ayazma water believed to be holy by Christians.

One of the rooms to the left of the main building. It is quite neglected and has large holes in its ceiling. The church is to the right of the building.
The cradle is vaulted and there are niches in the vault and an apse. Their frescos have been erased due to natural effects. Various religious motifs are located between the columns separating the cross and niches on the door.
In the middle of the monastery is a large room with a single vault, tandoor pits and a burial pit. At the back of this room, there is a rectangular room without windows, which is passed through a narrow curved corridor. Big room in the middle. There is a grave pit at the bottom and a narrow corridor on the left. The windowless section through the middle ... The corridor reaching here is very narrow and protected by a stone door. Imagine that this secret room functions like dungeons, shelters, cellars, etc. Dating to the 4th century and the early Byzantine period, the monastery had separate religious education for women and men. Outside the church, it was a complex with a bath, watchtower, kitchen, dining hall, and a source of holy water (Ayazma).
















Trajan Tapınağı

oma İmparatorluğu dönemi boyunca, bir imparator tapınağına sahip olmak şehir için büyük bir onurdu. Tapınak yapmak için imparatorun iznini almak zor olduğundan, imparatorluğun ana şehirleri bu izni alabilmek için çaba gösterirlerdi. Böylece neokoros (imparator tapınağı yapma hakkı olan) olurlardı. Pergamon, Ephesos ve Smyrna (İzmir) ile yarışıyordu. İmparator Augustus'un ölümünden sonra Pergamonlular, neokorosluklarını kaybetme; böylece Ephesoslular ve Smyrnalılar arasında prestijlerini de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya geldiler. Pergamalılar uzun süre yeni imparatorun iznini alabilmek için uğraştılar ve sonunda imparator Trajan kendi onuruna bir tapınak yapmalarına izin verdi. Akropolisin en seçkin yerinde Trajan Tapınağı yapıldı. Fakat tapınağın tamamlanmasından önce (MS.177) imparator Trajan'ın ölmesiyle, Pergamonlular yine aynı problemle karşılaştılar. Ardından gelen imparator Hadrian iznin hala geçerli olduğunu bildirdi. Tapınağın tamamlanması üzerine Pergamonlular, imparator Trajan ile birlikte imparator Hadrian'ın da heykelini tapınağa diktiler. Trajan Tapınağı, Roma dönemi boyunca ovaya yayılan şehrin her yerinden görülebilecek, akropolisin en gösterişli yerine yapıldı. Korinth düzeninde 6X9 sütunlu tapınağın, bulunduğu yerin eğimli olması nedeniyle  zemin, kemer ve tonozlarla düzleştirilmiştir. Bugün görülen tapınak, orjinal planına göre restore edilmiş halidir.




İzmir'in 110km. kuzeyinde Kaikos Ovası'nda kurulan Bergama Antik Kenti'nin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Fakat kazılar sırasında ele geçen seramik buluntulardan Bergama'nın kurulmuş olduğu yerde küçük bir Arkaik yerleşmenin varlığı anlaşılmaktadır. Eski adları Pergamum, Pergamon, Pergamus, Pergame'dir. Mitolojiye göre, Pergamon adı Troya Savaşı'na kadar gitmektedir. Troya'nın yakılıp yıkılmasının ardından, Hector'un eşi Andromache Akhalar tarafından esir alınır ve Achilleus'in oğlu Neptolemus ile evlendirilir. Andromache'nin Neptolemus'tan olan üç oğlundan birinin adı, Pergamon'un kurucusu olarak bilinen Pergamos'tur. şehrin adı "Pergamons" kelimesinden gelmektedir. Bu kelime erken dönemlerde Pergamon'a, günümüzde ise Bergama'ya dönüşmüştür.  "Yüksek yer, kale" anlamına gelmektedir.

Tüm bölge MÖ.560'ta Lydia Kralı Kroisos'un egemenliği altına girdi. Fakat birkaç yıl sonra Lydialılar'ı yenen Persler bölgeye hakim oldular. Persler Anadolu'yu dört ana satraplığa ayırdılar: Ionia, Hellespont, Cilicia ve Lydia. Bu bölünmeye göre Pergamon Mysia sınırları içerisinde Lydia Satraplığı'na bağlandı. Pers dönemi boyunca, diğer şehirler gibi Pergamon da iç ilişkilerde serbestti, fakat ağır vergiler ödemekle ve gerektiğinde Pers ordusuna asker sağlamakla yükümlüydü.

İshak Paşa Sarayı - Ağrı

Doğubayazıt’ın 7 kilometre güneydoğusunda, Eski Beyazıt’a ve ovaya hakim yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş, pek çok bölümleri olan komple bir saraydır. Birinci Dünya Savaşı'na kadar Bayezid Sancağı bu saraydan yönetilmiştir.
Sarayın yapımına 1685 yılında Çıldır Atabeklerinden Çolak Abdi Paşa tarafından başlanılmış, aynı soydan gelen Küçük İshak Paşa zamanında 1784’te (99 yılda) tamamlanmıştır. Mimarı, Ahıskalı ustalardır. Saray 115X50 metre boyutlarında, tesviye edilmiş Karaburun tepesi üzerine terası, iki avlu ile bu avluları çevreleyen çeşitli yapı topluluğundan meydana gelmektedir. Doğu-Batı yönünde yaklaşık 7 bin 600 metrekare bir alan üzerine oturtulmuştur. Bazı kısımları tek, bazı kısımları iki, bodrum dahil bazı kısımları üç katlı olarak yapılmıştır. Bir saray için gerekli tüm bölümler (harem, harem odaları, aşevi, hamam, toplantı salonları, eğlence yerleri, mahkeme salonu, cami, çeşitli hizmet odaları, oturma odaları, uşak ve seyis odaları, muhafız koğuşları, cezaevi, erzak depoları, cephanelik, tavlalar, bodrum katlarında çeşitli hizmet odaları vb.) vardır. Her odada ocak, dolap yerleri vb. görülmektedir.
-------------
It is a complete palace with many sections, located on a high hill overlooking Eski Beyazıt and the plain, 7 kilometers southeast of Doğubayazıt. Until the First World War, Bayezid Sanjak was ruled from this palace.

The construction of the palace  was initiated by Çolak Abdi Pasha , one of  the Apostles of Çıldır , and was completed in  1784 ( 99 years ) in the time of Küçük İshak Pasha of the same lineage  . Its architect is the masters of Ahıska. The palace is 115X50 meters in size and consists of a terrace on the leveled Karaburun hill, two courtyards and various building groups surrounding these courtyards. It  is located on an area of approximately 7,500 square meters in the east-west direction . Some parts are single, some parts are two, and some parts, including the basement, are made of three floors. All the necessary sections for a palace(harem, harem rooms, soup kitchen, hammam, meeting rooms, entertainment places, courtroom, mosque, various service rooms, living rooms, butler and groom rooms, guard wards, prison, supplies stores, arsenal, backgammon, various service rooms in basements etc.) . Each room has stove, cupboard places, etc. seen.


6 Haziran 2020 Cumartesi

Sarissa Antik Kenti - Sivas

Sarissa is an ancient city with a city wall and a large city. The reason why the locals call it “ Belted ” is the walls here. Cuneiform Hittitetablets show both the presence of a king and the festive celebrations. The 76-meter-long temple building unearthed during excavations, which the excavation team calls “Building C”, is dated to 1525 BC. The building  is described as “the largest in the Hittite cities” . "Animals of the Storm God" in MythologyThe fact that there is a couple from the bull in between supports the idea that the god here is important.Among the recently available tablets, 18 fortune-telling, 3 festive texts, and 12 religious cult documents were published. It is known that under the Hittite king there were city kings or local kings. It is understood from the seals that the king's name is Mazitima or Mimazati .
-------
Sarissa, surlu ve sanıldığından da büyük antik bir kenttir. Yöre halkının buraya “Kuşaklı” demesinin nedeni de buradaki surlardır. Çivi yazılı Hitit tabletleri hem bir kralın varlığını hem de bayram kutlamalarını göstermektedir. Kazılarda açığa çıkarılan, kazı ekibinin “C Binası” dediği 76 metre uzunluğundaki tapınak binası MÖ 1525'e tarihlendirilmektedir. Bina “Hitit kentlerinde bulunanların en büyüğü” olarak tanımlanmaktadır. Mitolojide “Fırtına Tanrısı'nın Hayvanları” arasındaki boğadan burada bir çift bulunması da buradaki tanrının önemli olduğu düşüncesini desteklemektedir. Yakın zamanda bulunan tabletler arasında 18 fal, 3 bayram metni, 12 dinsel kült dokümanı çıkmıştır. Hitit kralının altında kent krallarının ya da yerel kralların bulunduğu bilinmektedir. Burada bulunan kralın adının Mazitima ya da Mimazati olduğu mühürlerden anlaşılmaktadır.