archaeological etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
archaeological etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mayıs 2020 Salı

Sura Ancient City




We do not have much information about the history of Sura. However, it was reported by ancient writers that this place was one of Apollo's prophecy centers. Like other Lycian cities, BC. IV. In this small city of Lykia, which existed in the 19th century, the acropolis and the graves on its east side can be seen today.



he Temple of Apollo is in the deep valley west of the acropolis. The steps carved into the rock indicate that the acropolis is descended here by stairs. The temple has an inantis plan and is in Doric order. A block of triglyph and metop row can still be seen on the back facade.
The source from which the prophecy is made is located at the bottom of the acropolis. The priests prophesied here by dipping meat-filled skewers into water, based on whether the fish ate meat. The ruins of the ruined Byzantine church are seen behind the temple, and looking at the valley from the asphalt road, these structures are traced in this beautiful valley.








Bizans Hastanesi

Antalya'da Side antik kentinde yapılan kazı çalışmalarında, Bizans dönemine ait, hastane olduğu sanılan ve büyük ölçüde ayakta kalmış bir bina.


Antalya'nın Manavgat İlçesi'ne bağlı Side antik kentinde yapılan kazı çalışmalarında, Bizans dönemine ait, hastane olduğu sanılan ve büyük ölçüde ayakta kalmış bir bina bulundu. Side Müze Müdürü Melek Yıldızturan, Kültür Bakanlığı ve Side Müze Müdürlüğü'nce sürdürülen kazılarda rastlanan binanın Kral Iustinianus (Justinyanus) tarafından yaptırılan Cosmas Hastanesi olduğunu sandıklarını bildirdi. Melek Yıldızturan, binanın 6'ıncı yüzyıla ait olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "2 katlı olan yapı, yan yana sıralanmış üstü tonoz örtülü 6 mekandan oluşmakta. Yapı bir konut ya da dini yapı olmadığına göre, misafirhane olarak yapılmış olsa dahi, Bizans dönemi misafirhanelerinin, düşkünler evi ya da hastane olarak kullanıldığı bilinmektedir. 6'ncı yüzyılda İmparator Iustinianus'un Pamfilya'da ünlü hekim azizlerinden Cosmas adına bir hastane yaptırdığı biliniyor, ancak hastanenin Pamfilya'nın hangi bölgesinde bulunduğu bilinmiyordu. Antik kaynaklarda yer alan Pamfilya'daki Cosmas Hastanesi'nin, bu bina olduğunu tahmin ediyoruz." Yıldızturan, 6 bölümden oluşan 2 katlı binanın, ayakta olduğunu da belirterek, binanın alt katının tamamen sağlam, üst katının ise tonozların yıkılmış, ancak duvarlarının ayakta olduğunu ifade etti.


Chrome Ancient City


Chrome Valley: Having been located on an important transition area since ancient times and being among the important centers of the period such as Imra and Istavrit, has made Chrome Valley a permanent attraction center. It is rumored that Chrome Valley was home to thousands of people centuries ago because it is rich in mineral resources. There are 15 registered churches and chapels in the region.

In the valley, stone houses from the Greeks still maintain their originality. Stone houses in Nanak Village and Bulut Neighborhood, the historical mill are worth seeing. In spite of the fact that there is not much information about the region, in the researches, they started to use Greek very close to today's Greek by forgetting their language with the influence of the Christian priests, where the locals who settled in the Chrome Valley before the Ottomans and who worked in the mines left their primitive religions during the Byzantine Period.

Alahan Monastery


During the spread of Christianity in Cappadocia and Likonya (Konya), the fear of following those who accepted this new religion and being killed by those who did not believe, Hz. He forced the believers to worship in the cave rock hollows in mountainous regions. St. Together with Paul and one of the pioneers of Christianity who lived in Tarsus, Barnabas made adventurous journeys to Konya-Cappadocia and Antalya-Antakya to spread Christianity. Here are the memories of these two Christian Saints everywhere they stayed during their travels. Alahan Monastery is one of them.

Complex, estimated to have been built in 440-442; It consists of the Western Church, the Monastery, the Eastern Church, the monk chambers carved into the rocks and the surrounding tombs. Church buildings have common architectural features with the Hagia Sophia Museum. A master stone carving is seen in its decoration. The first church is divided into three naves with two series of columns with corinthian capitals. The scarf and side stitches of the door, which passes from the narthex to the main room, are decorated with reliefs. St. Paul and St. Apart from the figures of Pierre, the six-winged Gabriel, carrying a wreath, the symbolic creatures of Michael, the roaring lion, the roaring lion, the eagle and ox symbols, the depiction of the biblical writings, grape bunches, vine leaves and fish motifs are richly depicted.














11 Mayıs 2020 Pazartesi

Roma dönemine ait askeri garnizon

Bayburt’ta, Roma dönemine ait askeri garnizon olarak kullanıldığı düşünülen bir alanla beraber duvar kalıntıları bulundu. kentte yürüttükleri yüzey araştırması kapsamında, Gümüşhane’deki Satala Antik Kenti’ne benzeyen 5 hektarlık arkeolojik alan keşfetti. Merkeze bağlı Yeniköy’e yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta bulunan, geçmişi binlerce yıl öncesine uzanan kalıntıların yer aldığı alanda araştırma başlatıldı.

İlk etapta yaklaşık 15 metre uzunluğunda duvar, iç ve dış duvarlar, düz, orta tarafı dolgu, moloz taş ve harçsız duvar örgüsü belirlendi. 3 metre olan duvarın kalınlığının savunma yapısı olduğu değerlendirildi.

Roma İmparatorluğu döneminde askeri garnizon olarak kullanıldığı değerlendirilen alanda Müze Müdürlüğü ekipleri, bulguları tespit ederek, tescilleyeceği alanda kazı çalışması başlatacak.

Bayburt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman Çiğdem, 5 hektarlık alanda Roma İmparatorluğu’nun askeri garnizon olarak kullanıldığı Gümüşhane’deki Satala Antik Kenti’ne benzeyen bir arkeolojik alan tespit ettiklerini belirterek, savunma mimari yapısı olan kanıtlarla karşılaştıklarını söyledi.




Andriake - Antalya

Andriake, Demre kent merkezinden nehir boyunca batıya uzanan asfalt yol üzerinde 5. km.de bulunan Çayağzı mevkiinde yer alır. Kent, Myra’nın limanı ve onun oluşturduğu bir yerleşim olarak bilinir. Ancak M.Ö 200 yıllarında Andriakos (Kokarçay) nehrinin ağzında Andriake isimli bir şehrin olduğu ve M.Ö. 197’de III. Antiokhos’un Antiokheia’dan çıkarak, Ptolemaioslar’ın elinde bulunan yerleri alarak, filosuyla Andriake’ye geldiği bilinmektedir.





Livius’ta ise Andriake’nin ismi güney Lykia kentleri arasında sayılmaktadır. Part Savaşını planlayıp, Asia ve Lykia’ya gelen Traian, Myra’da konakladığında Lykia’nın güneyinde güzel bir limanın planlamasının yapılması gereğini belirtmiştir. Fakat planlama ve uygulama Hadrianus’a ve onun zamanına aittir. İ.S. 18’de Germanicus ve karısı Agrippa’nın Myra ziyareti, Andriake’ye dikilen heykellerle onurlandırılır. İ.S. 60’ta ise Kudüs’te huzursuzluk çıkardığı için Roma’ya hesap vermek üzere yola çıkan Aziz Paulos’un gemi değiştirmek üzere burada mola vermiş olması, Andriake tarihinin renkli sayfaları arasındadır. Andariake antik kentinin kalıntıları büyük ölçüde limanın güneyindeki tepenin eteğine yayılmıştır. Demre yönünden ilk karşılaşılan yapı, Andriake’ye tatlı su getiren aquadükt’tur. Kemerli girişi, içte nişli duvarları ile tipik bir Roma devri yapısı olan nymphaion, kentin doğusundadır. En önemli kalıntısı, 65*32 m. boyutlarında, sekiz odalı, dikdörtgen planlı Hadrian Dönemi (İ.S. 117-138 ) ( silo, tahıl ambarı ) Granariumu’dur. Cephede girişi sağlayan sekiz kapı bulunur ve her kapı bir odaya açılmaktadır. Ön cephe duvarında kapıların üstündeki pencereler iç kısmı ışıklandırmak için yapılmıştır. Ön cephede terasın iki yanında depo ile ilgili görevli odaları yer alır. Ortasındaki büyük giriş kapısının hemen yanında Roma imparatoru Hadrian ve karısı Sabina’ya ait aynı büyüklükte iki büst bulunmaktadır. Cepheye yerleştirilmiş aralarında grifon olan Serapis ve Pluton kabartması ise, yazıtında açıklandığı üzere granarium memurunun rüyası üzerine yapılmıştır. Granarium ile liman arasındaki alanda liman caddesi, caddenin önünde de üstleri yarıya kadar açık gemi barınakları bulunmaktadır. Kentin en büyük yapısı Plakoma adı verilen Pazaryeri veya agoradır. Agora’nın güney yönü hariç, üç tarafı dükkânlarla çevrili olup ortasında sarnıç bulunmaktadır. Agora’nın önündeki yükseltide ise ev kalıntıları yer alır. Gözetleme kulesi yamacın batısındadır. Limanın kuzey kısmı büyük ölçüde Lykia türü lahitlerin bulunduğu, bu arada iki Bizans dönemi kilisesinin kalıntılarına rastlanan nekropol alanıdır.

Pınara Antik Kenti

Antik Yazar Stephanus’un, Byzantion Menekrotes’ten yaptığı alıntıya göre kentin adı, Xanthos’un nüfusu çok artınca yaşlılardan bir grubun Kragos Dağı’nın yüksekçe bir tepesinde bir kent kurup adına da yuvarlak anlamına gelen ‘Pınara’ demelerinden, kaynaklanmaktadır. Kentin erken döneme ait kalıntıların bulunduğu yukarı akropolün gerçekten yuvarlak biçimli olması, bu söylencenin gerçeklik payına işaret etmektedir. Kentin adı Likçe yazıtlarda ‘Pinale’ olarak geçmektedir. Günümüzde ise antik kentin yakınındaki köyün adı olan Pınara’yı çağrıştırmaktadır.


Ünlü Coğrafyacı Strabon’un, Artemidoros’tan yaptığı alıntıya göre, Likya Birliği Meclisinde üç oy hakkına sahip altı kentten biri de Pınara’dır.

Pınara Antik Kenti hamam, tiyatro, agora, odeon, kaya mezarları, yukarı akropol ve aşağı akropolden oluşmaktadır. Yukarı akropolün kısa sürede yetersiz kalması üzerine, ulaşımın da daha kolay olduğu aşağı akropol yerleşime açılmıştır. Aşağı akropolde odeon, agora, tapınak gibi yapılar ve pilyeli mezarlar yer almaktadır. Kaya mezarlarının büyük çoğunluğunun konut biçiminde olması, Likya Sivil Mimarisi hakkında fikir vermektedir. Aşağı akropolün yamaçlarının geçit vermeyecek şekilde dik olmasına karşın, gerek terasın oluşturulması gerekse tahkimat amacıyla sur duvarı ile desteklenmiştir.

Surun güneyindeki kapıdan geçerek kente girilince, arkasını yamaca dayamış odeon ve önündeki düz alanda agoranın, kent merkezini oluşturduğu görülür. Aşağı akropolün alt kısmındaki su kaynağı çevresinde, kentin Antik Çağ’da geçirdiği depremler sonucunda büyük oranda tahrip olmuş pilyeli mezarlar ve kayalara oyulmuş pek çok mezar dikkati çeker.